11 Mart 2017

YOK SÛRESİ

Çok kayıp çığlık yok
Hepsi acıyor tek tek gün ışıyınca

Siper edilmiş gece
Ter ve efkârla sızıyorsa
Yaramız da bizdendir
Ve ölüm de hep çirkef

Ya kitap açık kaldıysa
Kaçtıysa sesi şairin?

Ya mâzi mezarından fışkırıp
Kana kana içilebiliyorsa?

Yok bir ayıp
Kâfi bu ıstıraplı baht
Vaziyete münâsip kaçış
Demlenir elbet gönülden



13 Şubat 2017

YORGANDIŞINA GİDEN


“O kadar karanlık, o kadar ısrarcı ve musallat; Kibrini cakasının sarkık iktidarından alan, kadir kıymetten anlamaz bir soytarılık. 
Aklımı kaybetmeden birkaç adım daha atıp, birkaç gün daha yaşamak konusunda bile kararsız kaldığımı düşünmeme sebep oluyor her yeni başlayan şey; Romanlar, filmler, gazete haberleri, mevsimler, aşklar.
Yorganın dışına çıkmak istemiyorum. Loş, rüyamın flû yüzlerini hatırlamama yardımcı oluyor. Loş, maksadını aşarak kasıklarımın arasına sızıyor. Islak kasvet çarpıyor pencereye, korku, taklit ediyor yorganın dışında, radyoaktif cazibesini kullanarak güneşin. İknâ olmak, çıplak tenimin suyla buluşması demek.  
Bugün sokağa mı çıkacağım? Kediler mi seveceğim? Üzerinde ismimi taşıma şerefine erişen uzun kâğıt bardaklarda kahvemi içerken bir bankta üşüyecek miyim? Kimlerle paylaşabileceğim bu denli yalnızlığı? Kimler çıkıp üzerime parmağıyla çiğneyecek yalnızlıklarımı? Gururum ezilecek çöp konteynırında giderken dudak izim.
Ölü organizmaların milyonlarca yıl sonra şu cansız mankenlerde vücûda gelişini hissediyor vitrin camında izlediğim aksim. Gidebilmek, adımlarıyla işgâl ettikleri kaldırımların, egsozun, geleceksizliğin sınırında intihar edecek.
Peri masalıysa hâllenmişcesine sürtünüyor rüzgârda eşkâl bulmuş sûretiyle. Soğuk, sert, kaba temâsıyla tanışıyorum şehvetin. Yüzlerini seçemiyorum, yoksanmışlar. Işığı yutan cüsselerinin arasında eziliyorum.
Basıp geçerlerken etime yapışan gölgelerini temizliyor sağanak.
Kararmış, incinmiş kalkıp gitmek de var ya, yapamıyorum. Kararlı ve öfkeli sıçrayıp, neşeyle şarkı söyleyerek koşuyorum. Çarpıyorum. Düşürüyorum. Kanatıyorum. Uyandırıyor, meraklandırıyor, dinletiyorum. Varlığımı iğfâl eden soluklarına rağmen varıyorum!
Hedefim şefkâtli kollarında ısıtıyor. Hedefim sormuyor. Gözlerimi oyup çıkarmıyor. Hedefim ebedî bir düşten ibâret olduğunun farkında, boğmuyor.
Açım. Avlanamadım. Beton ve petrol çiçekleri açan bahçemde bile pixel kanseri metastaz yapmış. Yorgunum. Uyuyorum.

Kâbusum müşfik, elimden tutup çekiyor yorganımın dehlizlerine.”