kaydığım yer şehirdi, urdu
kucağım toprak yüreğim çamur
zihnim kızgın taştan seğirtip şehveti
muhtaç bir aslanın ağzına tıkıyordu
duyulmadım dediğimde kimsenin
eti etine sığmıyordu
dudağımız durak bilmez, ıslak
uzun hazzına zimmetleniyordu
tam o zamanlardı
devlet kendini beğenirken
kitle kibrinden külfete tapıyordu
mütereddit egzamalar başkentindeki
kavruk memelerini
emmeden geçen kurak bereket
kendi etrafından
zafersiz dönüyordu
biz takılmazken bunlara
nicedir hâlleri
yoka sapan o kunt bakış
tepetaklak muradına
hâdsiz sevgisini iletiyordu
işine mi geliyordu
içine mi dönüyordu
kafasına göre sulak bir
nimeti geri tepiyordu
simetrik kaygan dibine
imgeler düzüyordu
galiba hayat
inadına vuruyordu
hadi şimdi çullan
kullan dudaklarını yakmak yalanlamak
için için içini
sökesi gelen
uygarlığın acı dilini
şehri kusarken
susmam için yalvarırken
ölümle yarışırken
ödüm bokuma karışırken
yanmak demiş miydim
yoktan var olmazken?
1 yorum:
Nası? Eğleniyonuz mu anam?
Yorum Gönder